A.Ş.K.K. ailesinin dünyasına hoşgeldiniz :))

İŞTE BİZ :)
ALTAN-ŞEBNEM-KARİN-KUZEY

 
Posted by Picasa

3 Ağustos 2010 Salı

MÜKEMMEL ANNELER=MÜKEMMEL ÇOCUKLAR?? -BÖLÜM II-

Bu konuyla ilgili yazacak ne çok şey varmış meğerse...
Geçen sabah kızımın bezini değiştiren eşimin “bu işi milyon kez yaptım, her seferinde de böyle yapıyorum bayan mükemmeliyetçi anne!!!” eleştirisiyle irkildim. Nasıl yani? Yazdıklarım aleyhimde mi kullanılmaya başladı diye :) Şaka bir yana, farkında olmadan eşime müdahale etmişim, ama lensimi yeni taktığım için ve uzaktan çok net göremediğim için bezi ters taktığını gördüm, daha doğrusu zannettim ve müdahale ettim, karşılığında aldığım güzel (!!!) cevabı da yukarıda yazdım :) Eşime “net görememişim” diye açıklama yapmaya çalışsam da, bu sefer “neden izliyorsun?” eleştirisiyle karşı karşıya kaldım, yani neresinden tutarsam tutayım elimde kaldı :) Evet ben mükemmeliyetçiyim, bunu kabul etmem ve değişmem lazım, ama nereden başlamalı acaba? Sanırım şapkamı önüme koyup, itiraf etmem gerekiyor herşeyi :)

Yapılması gereken bir “iş” karşısında iç sesim ile beynimin konuşmasını aktarıyorum;

iç ses: rahat değilim
beyin: rahatla
iç ses: ya kimse beğenmezse
beyin: senin beğenmen önemli
iç ses: peki ben beğendim diyelim yine beğenmeyen çıkarsa...
beyin: beğenmesinler, bu onların tercihi, senin eksiklerini gösterir, bir dahaki sefere yapmazsın
iç ses: olmaz, bir seferde tam ve doğru olmalı
beyin: böyle bir şey mümkün değil, hiç hayatında böyle bir şey oldu mu? Herşey tam ve doğru oldu mu?
iç ses: evet olamaz, ama ben yine de böyle olsun istiyorum
beyin: e o zaman çalışmaya başla bakalım, olacak mı olmayacak mı?
Bir müddet sonra beyin yorulur, iç ses pes etmez :)
beyin: yeter artık!! yaptığın işi biraz beğen artık, oldu işte!!
iç ses: biraz daha iyisi olabilirdi
beyin: olabileceğinin en iyisi oldu, bak tüm vücut olarak yorulduk, daha fazla devam edemiyoruz
iç ses: huzursuzum ama oldu kabul edelim artık
beyin: zaten zaman da kalmadı, böylece kabul etmelisin
iç ses: birkaç kişiye de soralım, onlar da tamam derse, tamamdır

Benim durumumda, en güvendiğim kişi olan eşime sorarım, ondan da onay alındıktan sonra “iş” tamamdır. Eşime sorsanız, yaptığım “iş”le ilgili soru sorarken ve kendisinden onay aldıktan sonra bile yüzümde bir mutsuzluk ifadesi olduğu söyler :)

Gelelim bu durumun çocuklara yansımasına;
iç ses: iyi bir anne değilim
beyin: saçmalama! Birçok şeyi doğru ve zamanında yapıyorsun
iç ses: yok yok, yetemiyorum çocuklara
beyin: daha ne yapacaksın? çocuk gelişimine ilişkin birçok kişinin farkında olmadığı şeylerin farkındasın
iç ses: bir kere, zaman zaman sabırlı davranamıyorum
beyin: e olacak o kadar
iç ses: olmasın, hiç olmasın, bunu da başarabileyim
beyin: herşeyi bir arada başaramazsın, zaman zaman iyi bir anne olacaksın, zaman zaman da “iyi bir anne olma yolunda” anne olacaksın
iç ses: zaten başaramıyorum, hiç konuşmayalım daha iyi :)
beyin: kendine haksızlık ediyorsun, nasıl inandırabilirim seni?
iç ses: hiç fikrim yok!!!

Bendeki bu tartışma ve hesaplaşma heeepp devam edecek gibi.. Gerçi bu tartışma da olmasa nasıl eleştirebilirim kendimi diye düşünmeden edemiyorum ya da doğruyu nasıl bulabilirim!!

Geçen gün özlü sözlerle ilgili bir elektronik posta geldi ve şu söz beni çok etkiledi, sanırım mükemmeliyetçiliği aşmanın iyi bir yolu olabilir;

Dünyanın en güç işi bir şeyin nasıl yapılacağını bilirken, başka birinin nasıl yapamadığını ses çıkarmadan seyretmektir. (Mevlana)
Düşünün şimdi, çocuklarımızı yetiştirirken yapamadıkları ya da bize göre “iyi” yapamadıkları milyonlarca şey var. Ne yapmalı? Yukarıda yazan özlü söze göre sabırla beklemeli, sanırım mükemmeliyetçiliği yenmenin yolu “sabır”.
Sonuç itibariyle, çocuklarım hiçbir zaman benim kafamdaki gibi olmayacaklar ya da ben, kafamdaki “anne” olmayacağım. Eğer kendimin düşe kalka gelişen bir anne olduğumu kabul edersem ve onların düşe kalka büyümelerine izin verirsem, hepimiz daha MUTLU olacağız.
Yazıma yine elektronik posta ile gelen ve konu ile ilişkili olduğunu düşündüğüm bir yazıyla son vermek istiyorum;
Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur
Günün birinde yolu bir dergaha düşen kendi halinde bir adam, dergâhta, bir Mevlevi ile bir Bektaşi'nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Kendini tanıtır ve dergâhı merak ettiğini, nasıl zikir edildiğini izlemek için geldiğini söyler. Erenler başlar adama çeşitli nasihatlerde bulunmaya, her biri kendi yolunu mümkün olan en tatlı dille anlatmaya çalışır. Adam bir yandan onları dinlerken, bir yandan da gözleri onların giysilerine takılır. Mevlevi'nin giydiği kıyafette kollar o kadar geniş ve uzundur ki hem içine üç kişinin birden kolu sığabilir, hem de uzun olduğu için yalnızca kolları değil, elleri de kapatmaktadır. Bektaşi'nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır. Elbisenin kolu daracıktır, neredeyse tene yapışmıştır; üstelik kısa olduğu için eller ta bileklere kadar açıktır. Bu duruma hayret eden adam, sebebini öğrenmek ister. Büyük merakla, önce Mevlevi'ye sorar:
“Pirim, kıyafetinizin kolları neden o kadar geniş ve uzun; bunun özel bir sebebi var mı?”
Mevlevi, hiç beklemediği bu soru karşısında şaşırır. İki kolunu da biraz yukarıya kaldırır, sonra ellerini birleştirerek kollarını daire sekline getirir ve şöyle der:
”Evet, özel bir sebebi vardır. Çünkü biz insanların günahlarını, ayıplarını, kusurlarını örteriz. Başkaları görmesin diye üzerini kapatırız."
Yanıttan oldukça hoşnut olan adam ayni merakla bu kez Bektaşi''ye döner:
“Peki ya siz, pirim? Sizin kıyafetinizin kolları neden bu kadar dar ve kısa? Siz insanların günahları ve ayıplarını örtmez misiniz?"
Bektaşi kendi kollarına bakar, birkaç saniyelik bir dalgınlıktan sonra gülümser ve adama bakarak şöyle der:
”Biz mi? Bizim geniş kıyafetlere ihtiyacımız yoktur. Çünkü biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz."
Not: Bu yazıyı yazarken bir arkadaşım (Saboş'um) okudu, Mevlana'nın sözünü çok beğendi ve yorumlar yaptı. En güzeli de; “eğer çocuk yetiştirirken bu tutumu benimsersen zaten, ermişsindir, Mevlana olmuşsun demektir, sorun da yok demektir” dedi. Bence de!!! :))))) Sizce???

2 yorum:

  1. Çok güzel yazmışsınız hocam elinize ve yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. SEvgili kardeş
    mükemmel anne olmayı bırabilirsen muhteşem bir anne olacaksın zaten.
    birden fazla çocuk zaten zor ,ikiz hepsinden zor
    yeterince iyi yetiştiriyorsunuz zaten ,yeterince ilgilisiniz daha ne olsun
    biz kendi halimizde büyüdük de ne oldu kötü insanlar mı olduk toplumda?
    temel kavramları sevgiyi,vicdanı,saygıyı öğretebildikten sonra gerisi boş...

    YanıtlaSil

İzleyiciler